31 Mart tarihinde yapılan seçim sonrası İstanbul büyükşehir seçiminin iptal edilmesinden sonra başlayan süreç 23 Haziran tarihinde Millet ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun Cumhur ittifakı Binali Yıldırım’a 800 bin civarında fark atıp seçilmesi ile sona erdi.
“23 Haziran tarihinde ortaya çıkan durum 31 Mart tarihinde olsaydı bu kadar olağanüstü bir gündem yaratırmıydı.? Şeklindeki soruların tamamına verilecek cevap kesinlikle “Yapmazdı”olacaktır, Zira 31 Mart tarihinde ortaya çıkan 13 bin ila 27 bin arasındaki fark sonrası Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul büyükşehir belediye başkanı yapmış olsa bile aradaki az fark AK Partiyi fazla yıpratmayacak ve uzun bir süre daha umut yapmaya devam edecekti.
23 Haziran tarihinde Ekrem İmamoğlu lehine ortaya çıkan sonuç beraberinde ister istemez, Erken seçimi de gündeme getirmiş oldu, Her ne kadar CHP yönetimi “ Türkiye’nin gündeminde 4 yıl süre ile seçim yoktur, herkes bu dört yıllık süre içerisinde kendi işini yapsın” şeklinde açıklama yapmış olsa bile İstanbul gibi dünya başkenti bir yerleşim merkezinde 800 bin civarında fark olması beraberinde yüzlerce siyasi senaryoyu da getirmiş oldu.
AK Partinin başta İstanbul olmak üzere nerede ise kendisini var eden çok sayıda büyükşehir belediyesini kaybetmesinin hangi sıkıntıları beraberinde getireceğini 4-5 aylık süre içerisinde öğreneceğiz, Özellikle İstanbul seçiminin kaybedilmesinin AK Partiyi çok büyük sorunlarla baş başa bırakacağı da zaten bütün partililer tarafından da kabul edilen bir gerçek.
Seçimin üzerinden henüz dört gün geçti, AK Parti seçmeni olayın sıcaklığı dolayısı ile muhtemelen henüz olup bitenlerin farkında değil, 31 Mart tarihinde yapılan seçimde AK Partiden CHP’ye geçen belediyelerin başkanları belediye bünyesinde beklenilen kadrolaşmayı yapmak adına 23 Haziran tarihindeki tekrarlanan İstanbul seçimini beklediklerinden kadrolarda fazlaca bir değişiklik yapma cihetine gitmediler.
23 Haziran tarihinde yapılan seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nun görevine başlaması ile birlikte başta İstanbul-Ankara-Antalya-Adana ve Mersin büyükşehir belediyeleri olmak üzere kazanılan diğer belediyelerde kadrolaşma başlattıklarından kısa bir süre sonra ne anlatmak istediğimiz daha kolay anlaşılacaktır.
Her ne kadar belediye başkanlarında değişiklik olmuş olsa da İstanbul 1994 yılı itibarı ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın himayesinde yönetiliyordu, Erdoğan’ın 2002 yılından itibaren Başbakan olmasına rağmen aşağı yukarı aynı ekip tarafından yönetilmesi beraberinde 25 yıllık bir kadrolaşmayı da sağlamış oldu.
İstanbul artık AK Partinin değil, daha da kötüsü yukarıda belirttiğimiz büyükşehirlerle birlikte İzmir-Muğla-Aydın- Eskişehir gibi son derece önemli yerleşim merkezleri de artık AK Partide değil, Dolayısı ile yıllar yılı sözünü ettiğimiz belediyelerde var olan yüzbinlerce bürokrat 23 Haziran tarihi itibarı ile kendileri ile ilgili tasarrufun ne olacağını merak ama daha çok endişe ile bekliyorlar.
Meseleye bu açıdan bakınca Abdurrahman Dilipak tarafından kaleme alınan “AK Parti belediyeler ile geldi belediyeler ile gidecek” söylemi daha bir ön plana çıkıyor, 2004 yılından itibaren Türkiye2nin çok büyük bir bölümüne kazanılan belediyeler sayesinde yerel iktidara alışmış bir partinin seçmeni bir anda elden giden yerel iktidar sonrası siyaseti nasıl yapacak.. yada siyaset yapmaya devam edebilecekmi..? sorularına cevap aramak durumunda kalacak.
Bilindiği gibi AK Parti, MHP gibi, SP gibi kısmen de CHP gibi bir ideoloji partisi değil, Belediyeleri olmayan yada çok az belediye başkanı kazanabilen ideoloji partileri tüm imkansızlıklara rağmen partilerinin mevcudiyetlerini devam ettirmeyi başarmışlardı.
Böylesi bir durumda bütün büyük şehirleri kaybetmiş bir AK Partinin önümüzdeki günlerde çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalacaklarını bizde biliyoruz AK Partinin yöneticileri de biliyor, Önümüzdeki günlerde Millet İttifakına ait belediyelerde başlatılacak olan kadrolaşma zaten durumu çok net bir şekilde ortaya çıkartacaktır.
Bize gelen bilgiler daha şimdiden AK Partinin kaybettiği belediyelerde görev yapan çok sayıda bürokratın özellikle İYİ Partili siyasetçilerin kapısını aşındırdıkları ve “Biz ne yapalım, Devletin bürokratıyız, bize ne denildiyse onu yapmak zorunda kaldık, lütfen görevde kalmam için yardımcı olun” şeklinde arayışlara girdikleri yönündedir.
Siyaset hep aynı şekilde devam ediyor, bizim memlekette “Galibiyetin yüzlerce babası vardır ancak yenilgi öksüzdür” şeklinde muhteşem bir ifade var, Bu ifade çerçevesinde hayatlarını devam ettirebilmek adına galip tarafta olmanın mecburiyet olduğunun bilincinde olan bürokratların da anında görüş-fikir değiştirdikleri bilinen gerçeklerdir.
Siyasetin bize neler göstereceğini öğrenmemiz ve olup bitenleri görebilmemiz için fazla beklenileceğini düşünmüyoruz, Bundan önce kurulan, iktidar olan siyasi partilerin başına ne geldiyse, onları nasıl bir siyasi akıbet beklediyse muhtemelen şimdiden sonra da öyle olacak.
Siyaset aynı kalır, sadece aktörler değişir.