İsmi “Tam kapanma” olan ancak bir dostumuzun ifadesi ile “yarı zamanlı” olarak değerlendirilen 17 günlük sokağa çıkma yasağının salgının gücünü kaybetmesi açısından nasıl bir katkı sağlayacağını önümüzdeki günlerde öğrenmiş olacağız.
Bizim mesleğimiz gazetecilik bu yüzden 17 günlük süre boyunca eve kapanma gibi bir sıkıntımız olmadı, Ancak görüşmek istediğimiz dostlarımız için yasak uygulaması olunca bizim serbest olmamızın da işin doğrusu bize de bir faydasını göremedik.
!7 günlük süre içerisinde normal yaşantımızı devam ettirebilmek adına ihtiyaçları karşılayacağımız işyerleri de kapalı olunca bide mecburen 17 mayıs tarihinde gidereceğimiz ihtiyaçlarımızı uzun kalemler halinde listelemeye başladık.
Sokağa çıkma yasağının sona erdiği andan itibaren sabah uyanıp kahvaltı yaptıktan sonra hayli biriken bilgisayar çıktılarını açık olduğunu düşündüğümüz kırtasiyecide almak adına sokağa çıktık.
Bizim eve birkaç yüz metre mesafede olan SEPAŞ ödeme merkezine yaklaştığımızda yaklaşık iki yüz metre uzunluğundaki vatandaş kuyruğunu görünce işin doğrusu gözlerimize inanamadık.
Elektrik faturası ödemek için kuyrukta bekleyen vatandaşlarımızın profiline baktığımızda ortalama 55 yaş ve üstü insanların olduğunu müşahade etmekte gecikmedik.
Normal şartlarda ellerindeki akıllı telefonlar üzerinden evde çay içerken saniyeler içerisinde fatura ödeme kolaylığı varken ödeme için sıraya giren ve uzun sayılabilecek bir süre bekleyen vatandaşlarımızın bir kısmının bahanesi “biz bu telefonlardan anlamıyoruz” olurken hatırı sayılır miktardaki bir kitlede “17 gündür evde hapis kaldık, hava güzel hem güneşleniriz hem de hava alırı rahatlarız” şeklindeydi.
Biraz ileride ki Doğalgaz ödeme ve abone noktasında da görüntü SEPAŞ kuyruğunda olduğu gibiydi, O ara aklımıza geldi Su ile ilgili kurumda çalışan bir görevli arkadaşımızı aradık “-ağabey yukarıdan bakıyorum su faturasını ödemek için sanki binlerce insan aynı saatte buluşmak için sözleşmiş, burada en az 500 metre çift sıra kuyruk var, neden böyle oldu bende anlamakta güçlük çekiyorum” cevabını verince şaşkınlığımız bir kat daha arttı.
Bize lazım olan 50 kadar görselin renkli çıktılarını almak için kapısından içeriye girdiğimiz kırtasiyecide bizde önce gelen yaklaşık 20 kişinin arkasından çaresiz bir şekilde yirmi birinci kişi olarak beklemeye başladık ve normal zamanlarda 3 dakikada bitmesi gereken işimiz bu kez tam 42 dakikada tamamlandı.
“Bu millet bayram çocuğu gibi 17 mayıs sabahı kendisini dışarıya atmak için uyku uyumadımı “ diye sora sora gazeteye geldik ve gazetedeki arkadaşlarımıza “aklınız varsa bugün hiçbir şekilde dışarıya çıkmayın zira bütün şehir kendisini dışarıya atmış” uyarısında bulunduk.
Saat 14.00 gibi “belki kalabalık azalmıştır bir abone yenileme için Telekom ofisine gitmemiz gerekiyor gidelim de iki dakika imza atıp süreci neticelendirelim” diye gazeteden çıktık, Telekom ofisi gazeteye bilemediniz iki yüz metre.
Telekom bürosuna ulaşabilmek için çarşı merkezinden geçmemiz gerek, çarşının başından adım attığımız andan itibaren gözlerimize inanmadık, çarşı yukarıdan aşağıya sanki bir futbol müsabakası yada bir siyasi parti kongresi varmış gibi “Lebaleb” dolu, kırtasiye-züccaciye-Cep telefoncu-Pideci-tatlıcı vs. ne varsa tüm işyerlerinin içi dolu ancak işyerlerinin önünde de yüzler ile ifade edebileceğimiz uzayıp giden kuyruklar mevcut.
Yüzümüzdeki çift maskeye rağmen caddenin kenarından kıvrılıp telefon ofisini uzaktan görünce anında geri döndük zira her tarafta olduğu gibi Telekom bürosunun önünde de ucu bucağı görülmeyen kuyruk bizi büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.
Çaresiz geri dönüp gazeteye geldik, Ramazan sona ermiş saat 15.00 olmuş acıkmışız ancak biraz önce lokantaların önündeki acımasız kuyrukları gördüğümüzden yemek yeme imkansız diyerek fırından simit aldırdık.
Hava kararmaya başlamasına rağmen gün içerisinde var olan kalabalığın bir türlü azalmamasına bir anlam veremedik, işin daha ilginci bu kalabalığın en azından Perşembe gününe kadar azalmayacağını da tahmin edebiliyoruz.
Vatandaş içeride durmaktan sıkıldı ancak bu şekildeki kalabalıklarında salgını bırakın azaltmayı kat be kat yukarı çekeceği de bir gerçek, bu ikisinin arasının nasıl bulunacağı da gerçekten bir muamma.
İlk kez karşı karşıya kaldığımız bu salgından kurtulma adına alınan önlemler çerçevesinde vatandaşın en hassas olduğu konu gördüğümüz kadarı ile Maske, bunun dışındaki tedbirlere vatandaşın pek aldırış etmediği ortada.
Bu işin yüzde seksenlik bölümü nüfusun en azından yüzde altmışının aşılanması, aşılanmanın dışındaki hiçbir önlem ile salgının önüne geçileceğine artık vatandaşta inanmıyor bizde inanmıyoruz.
İlle de Aşı…
İlle de Aşı…