Bizim anladığımız taraftarlık sporda ama daha çok futbol ile ilgilidir, en üst futbol liginden mahallede kurulan takımlar arasında yapılan karşılaşmalarda hayat bulan taraftarlık dolayısı ile meydana gelen kavgaların hangi boyutlarda olduğunu yaşayarak öğrenmiş insanlarız.
Spor sahalarından bildiğimiz taraftarlığın çok daha üst noktasını özellikle son dönemlerde siyasette yaşamaktayız, Türkiye’de var olan herhangi bir siyasi partiye gönül veren ve bu gönül verme işini biraz daha ileriye götürüp üye olan kim varsa o andan sonra mücadeleyi adeta “kan davası” olarak görüyor.
Siyasi partiler arasında var olan bu taraftarlık özellikle kongre dönemlerinde parti içerisinde olağanüstü bir yarışa dönüyor, Önce ilçe kongresini sonra il kongresini kazanma derdine düşen aynı dünya görüşüne mensup partililer o andan sonra kanlı bıçaklı durumuna gelmekte hiçbir beis görmüyorlar.
Partilerin en alt kademelerinde meydana gelen bu taraftarlık olgusu ister istemez genel merkezleri de etkiliyor “Madem tabandaki partililer böyle istiyor o halde bize düşen bu ateşi biraz daha kuvvetlendirmek” diye düşünen genel merkez yöneticileri var olan küçük bir hadiseyi olabildiğince köpürtmekten bir an bile geri durmuyorlar.
Avrupa ülkelerinde yapılan futbol karşılaşmalarını seyrediyoruz, hafta sonu eşler çocukları ile birlikte stadyumdaki yerlerini alıyorlar, tam bir şölen havasında geçen karşılaşmaları büyük bir keyifle seyrettikten sonra ister kazansın ister kaybetsinler herhangi bir olumsuzluk yaşamadan evlerine geri dönüyorlar.
Bizde ise tam tersi bir durum söz konusu bir futbol karşılaşmasında kaybetmeyi adeta “ölmek” olarak kabul eden taraftarlar önce gönül verdikleri futbol takımlarına sonra da kendilerine zarar vermekten çekinmiyorlar.
Birimizin bir diğerine “sen taraftar olma” demek gibi bir hakkımızın olmadığını biliyoruz ancak kaybetmenin de kazanmak ile kardeş olduğunu bir yarışan iki taraftan birisi kazanırken diğerinin kaybedeceğini de artık kabul etmemiz gerekiyor.
Özellikle yönetim kademesinde bulunan siyasetçilerin bu noktada alt kademede siyaset yapanlara daha dikkatli olmaları konusunda çok sık telkinde bulunmaları gerekiyor, bu yapılmadığı takdirde her yarışın yukarıda da belirttiğimiz gibi bir ölüm kalım savaşına döndüğü günleri bundan sonra daha fazla yaşayacağımız çok net bir şekilde görülüyor.
Taraftarlık belli bir dozda tutulduğunda sorun teşkil etmez ancak biraz tırmandırıldığı takdirde bu durum vücudumuzu saran habis bir ur gibi ruhumuzu da sarıp sarmalayacağından kendisini sporda ,siyasette parçalayanlara “aman dikkat” diye bir kez daha uyarıyoruz.
Zira bu işin doktor tedavisi de yok.