82 Vilayetimizin herhangi birisinde gitmek istediğiniz adresi bir vatandaşımıza sorduğumuzda muhatabınız izin verdiğiniz takdirde sizi sorduğunuz adresin kapısına kadar götürecektir.

Yolda yürürken yakıtı bitmiş yada başka bir sebeple yolda kalmış büyük yada küçük bir aracın sahibi aracın camından “Arkadaşlar size zahmet bir el atın” dediğinde yüzlerce insan aracı ilerletebilmek adına sıraya girecektir.

Daha önceden bir rahatsızlık geçirmiş yada ömür boyu kendisi ile kardeş olan bir hastalık ile yaşamak zorunda kalan bir vatandaşımız yürürken bir rahatsızlık geçirdiği andan itibaren etrafını saran çok sayıda vatandaşımızın yardım talebi ile karşı karşıya kalacaktır.

Yukarıdaki yardım ile örneklerine yüzlerce binlerce daha ilave yapmak mümkündür, Belki de tarihten gelen bir alışkanlıkla yardım etmek gibi olağanüstü bir meziyeti kazanan bu milletin yardımseverliği en son karşı karşıya kaldığımız Elazığ depremi ile birlikte yeniden gözler önüne serildi.

Türkiye’nin 81 ilinden 900 ilçesinden ve bu ilçelere bağlı, Belde, köy, Nahiye, Mezra, mahalle gibi hangi yerleşim birimi varsa bir tamamı sanki hipnoz olmuş gibi elinde avucunda ne varsa Elazığ’da deprem felaketi ile karşı karşıya kalmış vatandaşlarımıza göndermeye çalışıyor.

Elazığ’da meydana gelen deprem felaketi sonrasında yıkılan binaların enkazında kalan vatandaşlarımızı oralardan kurtarmak adına verilen mücadelede gösterilen yardımlaşma ruhu ise destanlaşacak cinsten.

Toplumun kazandığı ve zaman içerisinde kanıksadığı bu yardımlaşma ruhu elbette ki sadece deprem felaketleri ile sınırlı değil, İnsanımızın canını yakan, içini acıtan onları zorda bırakan tüm olumsuz hallerde vatandaşımız yardımda bulunmak adına adeta kendi kendisi ile yarışıyor.

Elazığ depremi sonrasında başlatılan yardımlaşma ruhu aslında bir son derece dikkatli bir şekilde incelense ortaya çıkan neticeler analiz edilse milletimizin yardımlaşma adına ne kadar büyük mesafe aldığı da ortaya çıkacaktır.

Yardımlaşmayı bu kadar seven, zorda kalan herkesin yardımına koşan, elindeki bütün imkanları seferber eden vatandaşımız ne yazık ki yıllar yılı bu iyi niyetinin karşılığını alabilmiş değil, Deprem-Sel-yangın-Trafik kazaları başta olmak  üzere hayatımızı zindan eden felaketler öncesi alınabilecek tedbirler bir türlü hayata geçirilemeyince aslında son derece ufak zarar ziyan ile atlatılacak bu olaylar bizim için adeta yıkım oluyor.

Binaların yapılması sırasında yer seçimi ve yerel yönetimlerin alacağı önlemler, Trafik kazalarının önlenmesi adına uyulacak kurallar can kaybımızı azaltacağı gibi yaşayacağımız acıları da kat be kat azaltacaktır.

İnsanımızın daha iyi şartlarda bir hayat sürmesi, Artık depremden kurtulmak gibi bir şansımızın olmadığı ancak alınacak önlemler ile depremde karşı karşıya kalacağımız zarar ziyanın en aza indirilebileceği gerçeği varken konu ile ilgili tedbirlerin bir türlü hayata geçirilememesi herkesi tam bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya bırakıyor.

Meselenin olaylar meydana geldikten sonra yardım etmek, yardımcı olabilmek adına sıraya girmek olmadığı asıl meselenin bizi bu tür felaketlerden koruyacak, gece yatağımızda rahat rahat uyutacak, “İçerisinde aile fertleri ile birlikte yaşadığımız konutlar depreme dayanıklı bir şekilde yapılmıştır” şeklindeki güven duymak olduğuna kanaat getirmektir.

Yaşadığı toprakları ve milletini bu kadar seven ancak kendisinin daha iyi şartlarda bir hayat sürmesine imkan verilmeyen bu milleti artık rahat ettirecek yasal düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi için daha kaç deprem felaketi yaşayacağımızı, hangi acı olaylarla karşılaşacağımızı beklemekten inanın bıktık usandık.

Artık söylemden eyleme geçilmesinin ve gerekli yasal tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesinin zamanı geldi de geçiyor.

Bir felaket ile daha karşı karşıya gelmeden.!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner266

banner263