Dün sabah saatlerinde misafirimiz geldi sohbet sırasında kahve içtik, bir müddet sonra çaycı arkadaşımız kahve boşlarını almaya geldi “Borcumuz ne kadar.?” Diye sorduk, çaycı kardeşimiz “-Başkanım kahve ücretini şimdi değil akşam mesai bitimine doğru alalım, o zamana kadar dolar yükselecek, sende belki dolar kuru üzerinden şimdi alacağımızdan biraz daha fazla para verirsin” dedi ve gitti.
Ev halkı ile birlikte balık yemeğe gittik, balıklar geldiğinde görevli arkadaşa “Şöyle tereyağlı, karabiberli, sarımsaklı güzel bir karides tava yap çoluk çocuk ekmeği banıp yiyelim” dediğimizde görevli arkadaşımız “-Abi Türkiye’de tüketilen karidesin yüzde 90’lık bölümü İtalya’dan ithal ediliyor, toptancı bizi dün aradı ve bugüne kadar kilosunu 65 liraya aldığımız karidesi bundan sonra 170 liraya alacaksınız dedi , galiba bundan sonra o fiyattan bir daha karides tava yemek için buraya gelmeyeceksiniz” dediğinde şaşırdık kaldık.
Bundan belki 50 yıl önce bulunduğumuz yerden bir haftalık ziyaret için Çayırova’da ikamet eden amcamlara gelmiştik, amcamda o zamanlar tek maaşla bir sanayi kuruluşunda çalışıyor ve 7 kişilik ailesini geçindirmeye çalışıyordu.
Sabah kahvaltı için yer sofrasının etrafına konuşlandığımızda bir baktım ki amcam elindeki torbanın içerisinden çıkardığı zeytinlerden herkesin tabağına üçer tane koyuyor arkasından fazla büyük olmayan bir dilim peynir ve iki dilim ekmekle “çocuklar kahvaltıyı böyle tamamlayacağız” diyordu.
Geçtiğimiz hafta sonu İzmir dönüşü otoyol kenarındaki bir AVM’den içeriye girip eve biraz zeytin alalım diye düşünmüştük ki etiketleri görünce bir anda yıldırım çarpmışa döndük zira bir ay önce aynı yerden kilosunu 34 liraya aldığımız zeytine 74 lira etiket konulmuştu.
Gazeteye yakın iki adet fırın var, İş çıkışı hangi fırına yakınsak oradan sıcak sıcak iki ekmek alır daha soğumadan eve getirir mis gibi sıcak ekmeği zeytin ve peynir ile büyük bir keyifle mideye indirirdik.
Son birkaç gündür fırınların önünden geçmeye çalışıyoruz zira fırıncının hangisine “iki ekmek ver” desek fırıncı “-ekmeği vermek kolay sen önce bizim derdimizle ilgilen dün aldığımız unu bugün iki katı fiyata alıyoruz yarın ne kadara alacağımız belli değil ama ekmeğe zam yapsak anında vatan haini ilan ediliyoruz, bizim hakkımızı sende savunmayacaksan kim savunacak.?” diye yardırıp duruyor.
Öğlen saatlerinde bizi arayan yada bizim aradığımız dostlarımızla esnaf lokantalarında güzelim yemeklerin tadına bakmak bizim için büyük bir keyif kaynağı oluyordu, ancak önceki gün 3 arkadaş 2 çorba , 2 porsiyon döner ve 2 lahmacuna 220 lira hesap ödeyince “acaba öğlen yemeklerini evde yemek daha sıhhatli olabilir mi.?” düşünmeye başladık.
Son 3 gündür akaryakıta gelen korkunç zamları ve en azından “gece yarısı gelecek olan zamlardan en az şekilde etkilenmek adına akaryakıt alayım” diye düşünenlerin oluşturdukları kuyrukları ve o kuyruktakilerin birbirleri ile olan kavgalarını yazmıyoruz bile.
Peş peşe sıraladığımız bütün bu olumsuzlukların sebebinin sadece dövizin olağanüstü yükselmesinden kaynaklandığını hemen hepimiz biliyoruz, Burada “ –Yahu etin-unun-karidesin-zeytinin doların yükselmesi ile ne alakası var.?” şeklindeki soruları da duymuyor değiliz.
Ancak sözünü ettiğimiz tüm bu ürünlerin kendileri ile birlikte ambalajlarının da yurt dışından ithal edildiğini düşünürsek anlattıklarımızın birbirleri ile son derece alakalı olduğu ortaya çıkacaktır.
Bir kez daha belirtiyoruz , biz üretmek zorundayız, ürettiklerimizi yurt dışına satmak zorundayız.
Sattığımız ürünlerin parasının aldıklarımızdan daha fazla olmasını sağlamak zorundayız en azından aldıklarımız ile sattıklarımızın başa baş gelmesini sağlamalıyız.
Eğer üretim ekonomisine geçemezsek dün hain 15 temmuz darbe girişimin arkasında olduğunu tüm devlet yetkililerinin adres gösterdikleri ve bir gazetenin “Şerefiz bunlar” manşetini attığı BAE (Birleşik Arap emirlikleri” yetkililerini 10 milyar dolar yatırım için Devlet töreni ile karşılamak zorunda kalırız.
Yazık değil mi bize..?