Zaman zaman bu sütunlarda belirtiriz biz bir memur maaşı ile yedi nüfusu beslemek zorunda olan bir devlet memurunun üçüncü çocuğuyuz, Anadolu’yu bir baştan bir başa dolaşan gittiğimiz her noktada başka bir kültüre “Merhaba” diyerek hayata sımsıkı sarılmaktan başka çaresi bulunmayan bir vatandaşız.
O zor zamanlarda da şimdide beklentimiz sadece daha iyi yaşam şartlarıydı, Çok partili hayata geçileli beri iktidara gelmeyen siyasi görüş nerede ise kalmadı gibi ancak geçip giden 70 yılın sonunda bırakın rahat bir hayat sürmeyi bir kilo domatesi kırk liraya bir kilo biberi seksen liraya yemek zorunda kaldığımız bir süreci yaşıyoruz.
Geçip giden yıllar içerisinde geleceğe dair sürekli bir umut içerisindeydik, birkaç kez daha belirttiğimiz gibi bir memur maaşı ile geçinmeye çalışmanın zorluğu içerisinde çok uzun yıllar yamalı pantolonlar ve altı pençeli ayakkabılar ile koşturup dururken büyüklerimizden sürekli “sabırlı olun rahatlayacağımız günlere az kaldı” söylemlerini adeta bir marş gibi dinlemek zorunda kalıyorduk.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda 13 milyon civarında olan nüfusumuz şimdilerde 84 milyon, dünya değişti, “Asla bölünmez” diye düşünülen Sovyet imparatorluğu doksanlı yılların başında kağıttan karton gibi paramparça oldu, “iki dünya birleşse yine bir araya gelemezler” diye bilinen doğu ve batı Almanya Berlin duvarının yıkılması ile birleştiler ve ortaya geçen yıl bütçesi 328 milyar euro fazla veren dev bir Almanya çıktı.
Dünyada buna benzer çok sayıda gelişme olurken maalesef biz hiçbir işe yaramayan kısır çekişmelerden ve incir çekirdeğini bile doldurmayacak boş beleş siyaset dolayısı ile sözünü ettiğimiz milletler ile olan yarışımızda hiç tahmin edilemeyecek kadar gerilerde kaldık.
Siyasetçiler “Bu millet bizi iktidara getirdi, o halde bize düşen içerisinde bulunduğumuz gerçekleri vatandaşlarımız ile paylaşmaktır” diye düşünmek yerine sürekli hamaset yaparak ihtiyaçlarımızı sürekli ötelediler bunu yaparken de hep bir ağızdan “Sabırlı olun tünelin ucundaki ışığın görülmesine az kaldı” söyleminin arkasına sığındılar.
Yıllar yılı beklediğimiz o tünelin ucundaki ışığı bir türlü göremedik, bu gidişle de görmemizin mümkün olamayacağını düşünüyoruz, Bir gün daha iktidarda kalabilmek adına buram buram hamaset kokan nutuklar belki siyasetçinin işine yaradı ancak beklemekten, umutlanmaktan başka hiçbir çaresi olmayan vatandaşın derdine derman olmadı.
İşin doğrusu bizde kendimizi umutsuz olarak gören o büyük kitlenin içerisinde görüyoruz, geleceğe dair umutları tükenmiş, sabahtan akşama kadar durup dinlenmeden çalışmamıza rağmen kazandıklarımızı ancak temel ihtiyaçlarımızın karşılanması adına geri verdiğimiz lakin son dönemde gelen zamlarla bunu bile başaramayan milyonlarca vatandaşımızdan birisi olarak olduğumuz yerde sayıp duruyoruz.
Bu gidişle de sanki daha çok “yerinde say marş” durumunda kalacağız..