Güzel ahlakın tezahürlerinden biri olan iyilik yapmak, ilk bakışta kolay bir insan davranışı gibi gözükse de, aslında oldukça karmaşık dinamikleri bünyesinde barındıran zor bir eylem biçimidir. İyiliğin büyüklüğü, türü, sebebi ve zamanı ne olursa olsun, yapanın da yapılanın da gönül dünyasında büyük değişimlere sebep olduğu bilinmelidir.
İyilik yapmak aklın, kalbin ve iradenin aynı anda devreye girdiği bir eylem biçimidir. Yeryüzündeki akıl ve irade sahibi tek varlık olan insan, iyilik yaptığı oranda güzelleşir ve ahlaken tekemmül eder.
İyiliğin sayılamayacak kadar çok çeşidi vardır;
Zor gününde birinin yanında olmak, bir kötülüğü ve zararı engellemek, sevinci ve acıyı paylaşmak, selam vermek, hastaları ziyaret etmek, başkasının ayağına takılır endişesiyle yoldaki bir taşı kaldırmak, güzel söz söylemek, sözü güzel söylemek ve hatta, gülümsemek, hemen aklıma gelen iyiliklerden bazılarıdır.
Öte yandan, mükafatını Allah'tan bekleyerek yapılabilecek sayısız iyilik olmasına karşın, iyilik gibi görünen bazı eylemler vardır ki, aslında iyilikten ziyade kötülüktür. Bu tür eylemler, hem iyilik yapana, hem de iyilik yapılana zarardan başka birşey vermezler.
İyilik yapmak, bazen kişinin kendisinde narsist ve kibir duygularının uyanmasına, bunun neticesinde de, incitilmiş, benliği zarar görmüş ve hatta hayata küstürülmüş fertlerin doğmasına neden olabilir.
Beklenti içerisinde ve insan onurunu ezerek yapılan iyilikler, bazen karşıdaki kişinin dünyasında farklı savunma davranışlarına da yol açabilir. Minnet ve eziklik duygularını kontrol edemeyen kişilerin, fırsat ele geçer geçmez gösterdikleri olumsuz tavırlar hep bu yüzdendir.
Nietzsche bu konu ile alakalı olarak;
“Tüm hayatı boyunca kendisine yapılan iyiliklerin ağırlığı altında ezilerek minnettarlıklarını gösteren pek çok esir ruh vardır” demektedir.
Öte yandan, inciterek ve başa kakarak yapılan iyiliklerin yapana faydasının olmadığı gibi, Allah katında da hiçbir değerlerinin olmadığı da bilinmelidir. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim bu hususta şöyle demektedir:
"İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır (Bakara-263)
"Sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın...Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz... (Bakara-264)
İyilikte edep, incitmeden verebilmek, verebildiğine şükretmektir.
Diderot, “Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği zarafetle yapmak da lazımdır” der.
Bu hususta, bir hanımefendinin anlattığı şu yaşanmış hikaye ne kadar da manidardır;
"Biraz fasulye ve biraz pilav alarak bakır bir tepsiye koydum ve üzerine de patlıcan, salatalık ve bir kaç tane kayısı ekledim. Tam dışarı çıkacaktım ki babam sordu, "Nereye gidiyorsun kızım?"
"Ninem bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi" diye cevap verdim.
Bunun üzerine babam:
"Mutfaktan bir kaç tabak daha getir ve her bir şeyi ayrı tabağa koyarak tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına kaşık, bıçak ve bir bardak su koy da öyle götür kızım" dedi.
Dediklerinin hepsini yaptım ve tepsiyi kimsesiz dedeye götürdüm.
Dönünce babama neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam:
"Yemek ikram etmek mal sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise gönül sadakasıdır. Birincisi karnı doyurur, ikincisi ise kalbi doldurur. Birincisi, yardım isteyen dilenci, ikincisi ise yakın bir dost, iyi bir misafir hissi verir." diye cevap verdi. Devamında da:
"Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır. Gönülden olanın hem Allah katında, hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür" dedikten sonra biraz durdu ve sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle tamamladı
:"Bak yavrucuğum, yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın"
Bu hikayeye ve anlatılanlara bakınca, küçük bir koli yardımı gazeteci ve fotoğrafçılar eşliğinde tam sekiz kişiyle götüren, yardım için gittikleri yaşlı insanları utandıran, rencide eden ve hatta korkutan siyasilere, belediyelere ve varlık sahibi insanlara ne demeli?
Denilecek tek söz var;
Eksik olsun sizin yapacağınız iyilik!
Sözün özü;
İyilik yapmak yetmez, iyiliği edebiyle yapmak lazımdır. İyilik yapmak için ne zaman, ne de sebep aranmamalı, kişi seçilmemelidir.
Son söz;
"İyilik yapar gibi görünmeyin, iyilik yapın görünmeyin"
Esen Kalın...
YORUM EKLE